2018 yılından beri merakla takip edilen Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun faiz kararlarına perşembe günü bir yenisi daha eklenecek.
Söz konusu karar öncesi dolar ve ekonomide kötü gidişat devam ederken ünlü ekonomistlerden faiz kararı öncesi tahmin analizler gelmeye devam ediyor.
Geçtiğimiz ay ekonomistleri şaşırtarak 100 baz puan daha faiz indirimine giden ekonomi yönetiminin bu ay da benzer bir karar alması bekleniyor.
Dünya Gazetesi için 'Faiz indirildikçe KKM’nin yükü daha da büyüyor' başlıklı bir yazı kaleme alan ünlü ekonomist Alaatin Aktaş, perşembe günü alınacak karar öncesi ve sonrası dolar ve ekonomide yaşanacak gerileme dikkat çekti.
Alaattin Aktaş'ın yazısı şu şekilde:
✔ Perşembenin sürprizi faizin düşürülmemesi olur; beklenen bir puan indirim.
✔ Faiz indirildikçe KKM'nin Hazine'ye olan yükü daha da artacak.
✔ KKM'de "politika faiz+3 puan" olan tavan faiz, politika faizi aşağı çekildikçe daha da gerileyecek. Bu da Hazine'ye ek yük demek.
✔ KKM için yedi ayda Hazine yaklaşık 85 milyar lira ödedi. Merkez Bankası'nın DTH dönüşümlü hesaplara ne ödediği ise bilinmiyor.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun perşembe günü yapacağı toplantıdan sonra yapılacak açıklamada çok muhtemeldir ki faizin bir puan daha aşağı çekilerek yüzde 12’den yüzde 11’e indirildiği duyurulacak. Çünkü karar belli sayılır. Cumhurbaşkanı Erdoğan faizde yıl sonu için hedefin tek hane olduğunu çok önce söyledi zaten. Dolayısıyla faiz bu açıklamaya uygun olarak ekim, kasım ve aralık aylarında birer puan aşağı çekildiğinde aralıkta yüzde 9’a inilmiş olacak.
Bu doğrultuda gidiliyor. Ağustosa yüzde 14’ten yüzde 13’e, eylülde yüzde 12’ye indirilen Merkez Bankası’nın politika faiz oranı, bu perşembe yüzde 11’e çekilecek; kasım ve aralıktaki indirimlerle de yıl yüzde 9’da kapatılacak. Görünen bu.
Artık “Bu enflasyonla bu faiz olur mu” diye bir tartışma açmanın da anlamı kalmadı. Bu enflasyonla değil öyle yüzde 11-12 faiz, yüzde 21-22 ya da yüzde 31-32 faiz bile olmaz!
Merkez Bankası faizinin önemsizleştirileceği söylenmişti, doğrusu bu gerçekleşti. Diyebilirsiniz ki, “Ama bunun maliyeti çok yüksek oldu”, evet oldu. Ancak bu maliyete karşılık başka kazançları daha fazla önemsiyorsanız bu maliyet ne ki; elbette göze alırsınız.
Yapılan da bu. Faiz aşağı çekilerek ve enflasyonla bağ koparılarak TL’den bir kaçış olacağı ve bunun tüm fiyatları yukarı iteceği elbette biliniyordu ve bu göze alındı.
Başta TL değer yitirdi; tüm mal ve hizmet fiyatları tırmandı. Örneğin inşaat maliyetlerinin ve bağlı olarak konut fiyatlarının böylesine artmış olmasından yakınmak ne kadar doğru? Örneğin konut fiyatları bu kadar artmışken, kiradaki artışı yadırgamak ne kadar doğru? TL gidecek yer bulamayınca adeta her yere “saldırdı” ve tahrip etti, fiyat dengesini bozdu. Bundan konut fiyatları da nasibini aldı, kira da... Bir de değersizleşen TL yüzünden yabancının Türkiye’de alım yapma olanağındaki artış eklenince fiyatlar iyice tırmandı.
Ama artık olan oldu!
Bir dönem “Faiz çok düşerse ve kur tırmanırsa, kur da fiyatları yukarı çekerse” diye kaygı duyulurdu. Şimdi hiç kimsenin böyle bir kaygısı yok. Çünkü korkulan zaten oldu, dolayısıyla korkacak bir şey kalmadı.
O yüzden de perşembe günü faizin bir puan daha aşağı çekilerek yüzde 11’e indirilmesinin kur ve fiyatlar açısından hiç mi hiç önemi yok.
Piyasa diliyle söyleyelim; bu karar zaten satın alındı. Perşembe gününün sürprizi faizin indirildiğinin açıklanması değil, indirim yapılmadığı yönündeki bir açıklama olur.
BANKALARA AVANTAJ, HAZİNE’YE YÜK
Piyasalar yönünden pek etkide bulunmayacak olan faizdeki bu indirim, özellikle Hazine açısından tabii ki etki doğuruyor.
Bir kere Hazine’nin hem yükü artıyor, hem geliri azalıyor.
Yük artışı kur korumalı mevduat yönüyle.
Kur korumalı mevduatta tavan faiz Merkez Bankası politika faizi artı 3 puan olarak uygulanıyor.
Politika faizi yüzde 14 düzeyindeyken KKM faiz tavanı yüzde 17 idi.
Politika faizi aşağı çekildikçe tavan faiz de geriledi ve son durumda yüzde 15’e indi. Perşembe günü politika faizi yüzde 11’e indirildiği takdirde KKM’nin tavan faizi de yüzde 14’e gerilemiş olacak.
Kur artış oranının faizden yüksek olması durumunda, ki hep öyle oldu, aradaki fark bütçeden ödendiği için Hazine’ye binecek yük artıyor.
Kur örneğin yüzde 20 artarsa yüzde 15’e göre aradaki 5 puanlık farkı Hazine ödüyorken, yüzde 14’e göre aradaki fark 6 puana çıkacak ve Hazine’nin yükü artmış olacak.
Sonuç olarak faizdeki indirim KKM yönüyle bankaların yükünün azalması, Hazine’nin yükünün biraz daha artması sonucunu doğuracak.
Bazı bankalar tavan faiz uygulamıyor
Kaldı ki politika faizi artı 3 puan olarak belirlenen KKM faizi, tavan faiz. Yani bankalar isterse bu faizin altında faiz uygulayabiliyor. Nitekim bazı bankalar tavan faizin altında faiz veriyor ve dolayısıyla Hazine’nin yükü daha da artmış oluyor. Hesap sahipleri de dövizin getirisine odaklandıkları için hesap açtırırken faizin ne olduğuna pek bakmıyor, faizi pek önemsemiyor.
Gelir azalacak
Hazine’nin kamu bankalarında tuttuğu ve genellikle politika faizinin uygulandığı bir hesabı var. Politika faizinin düşürülmesi, doğaldır ki Hazine’nin elde edeceği faiz getirisinin de azalmasına yol açacak.
Dolayısıyla Hazine hem KKM için daha fazla kur farkı ödemek durumunda kalacak, hem de bankalardaki hesabına daha az faiz alacak.
KKM ÖDEMELERİ 85 MİLYAR LİRAYI BULDU
Kur korumalı mevduat için kur artışının faizden yüksek olmasından doğan yük 7 ayda 84.9 milyar liraya ulaştı.
Hazine bu çerçevede martta 11.7 milyar, nisanda 4.6 milyar, mayısta 4.8 milyar, haziranda 16.1 milyar, temmuzda 23.4 milyar, ağustosta 15 milyar ve eylülde 9.3 milyar lira ödedi.
Kişi başına 1.115 lira
Yedi aydaki 84.9 milyar liralık ödemeye ek olarak şirketlere KKM’ye geçmeleri için 10.2 milyar lira vergi avantajı sağlandı. Böylece Hazine’ye binen yük 95.1 milyar lira oldu.
Bu tutarı 85.4 milyonluk nüfusa bölünce yedi ayda her bir vatandaşın cebinden 1.115 lira çıktığı gibi bir sonuca ulaşıyoruz.
Üstelik bu tutar yalnızca Hazine'den yapılan ödemeyi gösteriyor.
DTH’den dönüşümle açılan KKM için Merkez Bankası’nın ne kadar ödeme yaptığı ise açıklanmıyor.