WASHINGTON (AA) - ABD'de 3 Kasım 2020'de yapılan ve Demokrat Joe Biden'ın zaferiyle sonuçlanan başkanlık seçimleri, "son yıllarda yapılan en tartışmalı seçimler" olarak tarihe geçti.
Dönemin ABD Başkanı ve Cumhuriyetçi adayı Donald Trump, daha seçim gerçekleşmeden önce seçimlerde "hile" yapılacağı, posta yoluyla kullanılan oyların "manipüle" edildiği iddialarını ortaya attı.
Trump yanlıları da zamanla bu iddiaları savunmaya başladı, seçimin ardından özellikle kritik eyaletlerin başını çeken Pensilvanya'da oyların günlerce sayılamaması ve seçim sonuçlarının gecikmesi ise bu tartışmaları alevlendirdi.
Biden'ın zaferi 7 Kasım'da ilan edilse de Trump ve ekibi, seçimlerde hile olduğu iddiasıyla birçok eyalette hukuk mücadelesi başlattı.
Trump, gerek sosyal medyada gerekse mitinglerinde 3 Kasım seçimlerini "çalınmış seçimler" olarak nitelendirdi.
ABD siyasi tarihinin en uzun günü: 6 Ocak 2021
Sıra seçimlerin 6 Ocak 2021'de Kongre tarafından tasdikine geldiğindeyse ABD siyasi tarihinin akıllardan silinmeyecek anları yaşanmaya başladı.
Trump, 6 Ocak sabahı Kongre oturumu başlamadan önce Beyaz Saray önünde destekçilerine hitap edeceğini duyurdu ve bunun ardından ABD'nin birçok eyaletinden Trump destekçileri, başkent Washington DC'ye geldi.
On binlerce Trump yanlısı, Beyaz Saray önündeki "National Mall" isimli alanı doldururken, "Proud Boys" başta olmak üzere aşırı sağcı gruplar da aynı saatlerde Kongre önüne gitmeye başladı.
Trump ise konuşmasından önce Twitter'dan yaptığı açıklamada, "Senato Başkanı" sıfatıyla Kongre'deki seçim oturumunu yönetecek Başkan Yardımcısı Mike Pence'e "Gerekeni yap, seçim sonuçlarına itiraz et" çağrısında bulundu.
Kongredeki oturumdan dakikalar önce açıklama yayımlayan Pence ise "Anayasayı desteklemeye ve savunmaya yönelik ettiğim yemin, beni hangi Seçiciler Kurulu oyunun sayılıp sayılmayacağına karar vermek için tek taraflı yetki iddia etmekten alıkoyuyor." ifadesini kullandı.
Trump, Beyaz Saray önünde yaptığı konuşmada, başkanlık seçimlerinde yenilgiyi kabul etmeyeceğini ve mücadeleyi bırakmayacağını söyleyerek, destekçilerini "Kongreye yürüyerek seçimleri barışçıl ve vatansever şekilde protesto etmeye" çağırdı.
Kendisinin de Kongreye yürüyeceğini açıklayan Trump, buna rağmen konuşmanın ardından Beyaz Saray'a döndü, destekçileri ise yaklaşık 25 dakika yürüme mesafesindeki Kongreye doğru yürüyüşe geçti.
Trump'ın konuşmasının sonlarına doğru ise Kongrede gerilim tırmanmaya başladı. Bir grup, barikatları yıkarak Kongreye girmeye çalıştı, polis ilk grubu geri püskürttü ve takviye istedi.
Saatler 13.45'i gösterdiğinde Kongre polisi, "baskın alarmı" verdi. Trump destekçilerinin Kongre içine girdiği ve polisin biber gazıyla müdahale ettiği anlar, sosyal medyada paylaşılmaya başlandı.
Oturum yarıda kesildi
Protestocular kısa sürede Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi'nin odasına girdi, Kongredeki oturum iptal edildi, Pence güvenli bir yere alındı.
Trump ise Twitter'dan "itidal" çağrısı yaptı, benzeri bir çağrı Pence'ten de geldi.
Kolluk kuvvetlerinin saatler süren müdahalesinin ardından akşam saatlerinde Kongrede güvenlik tekrar sağlandı ve Biden'ın başkanlığının tescili oturumuna yeniden başlandı ancak baskında 1'i polis 5 kişi hayatını kaybetti.
Kongre üyeleri ve Pence, yapılan baskını kınarken; Trump yönetiminden de ardı ardına istifalar gelmeye başladı.
Sosyal medya şirketleri, baskının faturasını Trump'a kesti
ABD'de yaşanan tarihi Kongre baskınının sorumlusu ise özellikle Demokrat kesim tarafından Trump olarak görüldü.
Trump'ın "halkı galeyana getirdiği" iddialarının ardından Twitter, Facebook ve Instagram, Trump'ın hesaplarını önce geçici ardından da kalıcı olarak askıya aldı.
Sosyal medya şirketlerinin bu adımları ise "ifade özgürlüğü" bağlamında ülkede uzun süre tartışıldı.
Trump, Kongre baskını nedeniyle ikinci kez azil süreciyle yüz yüze kaldı
Trump, "ABD tarihinde hakkında 2 kez azil soruşturması açılan ilk ABD başkanı" olarak tarihe geçti.
Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ile 2019'da yaptığı telefon görüşmesinin ardından hakkında azil soruşturması başlatılan ve Şubat 2020'de Senatoda aklanan Trump, Kongre baskının ardından ikinci kez azil süreci ile karşı karşıya kaldı.
Temsilciler Meclisi İstihbarat Komitesince hazırlanan ve Trump'ın "isyana teşvik" ile suçlandığı azil maddesi, 14 Ocak günü Temsilciler Meclisinde kabul edildi.
Başkanlık görevini 20 Ocak'ta Biden'a bırakan Trump, 13 Şubat'ta Senatoda yapılan oylamada ise hakkındaki suçlamadan aklandı.
FBI ve Temsilciler Meclisi baskını soruşturmayı sürdürüyor
Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Kongre baskınıyla ilgili bugüne kadar 700 kişiyi gözaltına aldı.
Baskında kafasındaki boynuzlarla dikkatleri üzerine çeken ve "QAnon Şamanı" olarak bilinen Jacob Chansley, 17 Kasım'da 3 yıl 5 ay hapis cezasına çarptırıldı.
Öte yandan Cumhuriyetçilerin tüm itirazlarına rağmen Temsilciler Meclisi de baskının soruşturulması için komite kurdu.
Komite, bugüne kadar Trump'a yakın birçok kişiyi ifadeye çağırdı. Kongrenin çağrılara uymayan Trump'ın eski Danışmanı Steve Bannon ve eski Özel Kalemi Mark Meadows ise "Kongreyi tahkir" ile suçlandı.
Siyasi kutuplaşma aynı şekilde devam ediyor
ABD siyasi tarihine geçen Kongre baskınının siyasal ve toplumsal nedenlerine ilişkin tartışmalar da gündemdeki yerini koruyor.
ABD ana akım medyasında konuyu değerlendiren farklı kesimlerden hemen tüm isimler, Demokratlar ile Cumhuriyetçiler arasındaki siyasi kutuplaşmanın Trump dönemindeki gibi sürdüğüne dikkat çekiyor.
Yapılan anketlere katılan Cumhuriyetçilerin yarıdan fazlası seçimlerde hile yapıldığını savunurken, siyasi şiddete karşı olduklarını dile getirseler bile Kongre baskını konusunda ana akım liberal medyadaki haberlere güvenmediğini söyleyen Trump taraftarlarının oranı azımsanmayacak derecede fazla.
Bu yönüyle Kongre baskınının ardından geçen 1 yıllık Biden yönetiminde Amerikan toplumundaki siyasi ayrışmanın azaltılmasına yönelik somut gelişmeler kaydedilemediği belirtiliyor.