İSTANBUL (AA) - Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, "Daha İyi Bir Dünya İçin Hayırseverlik Zamanı başlıklı mektubunda, "Her birimiz, kendi gücümüz yettiği kadar çözümün bir parçası olmak için harekete geçmeliyiz. unutmamalıyız ki, kendi gücümüzün yettiği ölçüde eşitsizliklerle mücadele için çalışmak ve ihtiyacı olana destek olmak hepimize iyi gelecek." ifadelerini kullandı.
Sabancı Vakfı'ndan yapılan açıklamaya göre, Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, vakfın web sitesi aracılığıyla hayırseverlik ile ilgili yıl değerlendirmesi niteliğinde olan "Daha İyi Bir Dünya İçin Hayırseverlik Zamanı" başlıklı bir mektup yayınlandı.
Açıklamada mektuptaki görüşlerine yer verilen Güler Sabancı, Sabancı Topluluğu’nun 90 yıllık geçmişinde, her şeyi devletten beklememe anlayışıyla, hayırseverlik ve toplumsal duyarlılığın her zaman önemli bir yer tuttuğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Filantropinin yani hayırseverliğin özünde insan var ve tanımı çok net; Dünyada var olan eşitsizlikleri gidermek, fırsatlara ve imkanlara erişimi daha kısıtlı olanlara destek olmak, kimseyi geride bırakmamak için el uzatmak, harekete geçmektir. Hem gezegenin hem de insanlığın geleceğinin tehdit altında olduğu bu dönemde gelir dağılımında, toplumsal cinsiyette, aşıya erişimde ve iklim acil durumunun tetiklediği gıdaya erişimde eşitsizliklere tanık oluyoruz. Salgının zor kazanılan derslerinin herkes için daha eşit bir geleceğe ulaşmak adına önemli bir fırsat olduğunun farkına varmalıyız.”
Sabancı, “İçinden geçtiğimiz pandemi döneminde birbirimizden öğrenmeye ve deneyimlerimizi paylaşmaya her zamankinden daha fazla imkânımız ve ihtiyacımız var” diyerek, hayırseverlik konusunda öne çıkan toplumsal cinsiyet eşitliği, iklim krizi, eğitim hakkı, sivil toplum kuruluşlarının rolü gibi önemli konulara değindi.
- "Eşitsizliklerle mücadelede bir nesil geriye gittik"
Güler Sabancı, salgında her alanda eşitsizliklerin arttığını ve en çok etkilenen grupların başında kadınlar ve kız çocuklarının geldiğini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“2019 yılında toplumsal cinsiyet uçurumunu kapatmak için 99,5 yıla ihtiyaç varken, salgınla birlikte bu süre 135,6 yıla çıktı. Üzülerek görüyoruz ki eşitsizlikle mücadelede tam bir nesil geriye gitmiş durumdayız. Ekonomik anlamda salgından en çok kadınların yoğun çalıştığı sektörlerin etkilenmesi sebebiyle dünya genelinde 47 milyon kadın ve kız çocuğu aşırı yoksulluğa sürükleniyor. Kadına yönelik şiddet vakalarında ise küresel çapta yüzde 20 oranında artış gözlemleniyor.
Bugün dünya çapında tam 11 milyon kız çocuğu okulu bırakma riskiyle karşı karşıya. Kız çocuklarının eğitimden kopması erken yaşta evlilikler riskini artırıyor. Sağlık risklerinin yanında erken yaşta evlenenlerin yarısı şiddete maruz kalıyor. Buna rağmen hayırseverlik fonlarının maalesef sadece yüzde 8’i toplumsal cinsiyet eşitliğine ayrılıyor. Vakıflar olarak, faaliyet alanımız her ne olursa olsun programlarımıza toplumsal cinsiyet eşitliği merceğiyle bakmamız, kadınları ve kız çocuklarını destekleyen ek müdahaleler gerçekleştirmemiz gerekiyor.”
- “Artık iklim değişikliği değil, iklim acil durumu diyoruz"
Sabancı, dünyanın iklim değişikliği nedeniyle geri dönülmesi mümkün olmayan bir noktaya doğru ilerlediğine işaret ederek, "İşte bu sebeple artık iklim değişikliği değil, iklim acil durumu diyoruz. Hükümetlerin, özel sektörün, sivil toplumun ve akademinin dünyamızı korumak için hep birlikte aynı amaç doğrultusunda çalışması gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Tüm bu çalışmalara rağmen iklim aciliyetiyle mücadelede tek başına gelişmiş ülkelerin taahhüt ve çalışmalarının global sorunları çözmeye yetmeyeceğinin görüldüğüne dikkati çeken Sabancı, şunları kaydetti:
"İklim aciliyetiyle ilgili global sorunlara karşı da devletler ve özel sektör iş birliği içinde gelişmekte olan ülkelere filantropi anlayışıyla gerekli kaynakları ve imkanları sağlamazsak bu mücadeleyi kazanamayacağımızın farkındayız, çünkü biliyoruz ki dünyamız aslında ancak en zayıf halkamız kadar güçlü. İklim acil durumuyla ilgili, toplumsal bir değişim yaratmak için, üçüncü sektör olarak adlandırdığımız, filantropi kuruluşlarına sahada çalışan sivil toplum örgütlerini güçlendirme görevi düşüyor. İklim acil durumuyla mücadele artık tüm vakıfların stratejisinin bir parçası olmalı. Çünkü iklim aktivistlerinin de defalarca söylediği gibi 'bir B gezegeni yok.”
- "Toplumsal meselelere kalıcı çözümler üretmeliyiz"
Güler Sabancı, eşitsizliklerle mücadelede sahada hak temelli çalışan güçlü sivil toplum kuruluşları olmadan toplumsal meselelere uzun vadeli ve kalıcı çözümler bulunabileceğine inanmadıklarının altını çizerek, Sabancı Vakfı’nın toplumsal meselelere kalıcı çözümler bulma yolunda hayata geçirdiği çalışmaları şöyle aktardı:
“Sabancı Vakfı Hibe Programları’nda 2007 yılından bu yana kadın, genç ve engellilerin eşit haklara sahip olmaları ve topluma aktif katılımlarını sağlamak amacıyla çalışan sivil toplum örgütlerinin hayata geçirdiği projelere hibe verirken, kapasitelerini güçlendirmeleri ve daha etkin çalışmaları için destek olduk. Böylece, ilk hibe desteğini bizden alan birçok sivil toplum kuruluşu, bu deneyimin ardından ulusal ve uluslararası farklı fon kaynaklarına erişebilir hâle geldi. Yerelde sivil toplum örgütlerinin güçlenmesine tanık olduk.
İçinde yaşadığımız dünyada sosyal değişim yaratmak için bireylerin gücüne ve azmine inanmalı, onları desteklemeliyiz. Bu kapsamda 2009 yılından bu yana yaşadıkları çevrede karşılaştıkları sorunları çözmek için uğraşan, topluma cesaret verenlere ışık tutan Fark Yaratanlar Programı’nı gerçekleştiriyoruz. Fark Yaratanlarımızdan İhtiyaç Haritası bugün tüm Türkiye’de bilinen, afet anlarında öncü çalışmalar yürüten bir kurum hâline geldi.”
Güler Sabancı, mektubunda içinden geçilen dönemde önemi iyice artan teknolojinin gücüne değinerek, teknoloji ve dijitalleşmenin tüm dünyayı bir yaptığını bildirdi.
Gelişen teknoloji sayesinde toplumsal sorunlara karşı yenilikçi çözümler üretebildiklerini ifade eden Sabancı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kadına yönelik şiddetin önlenmesinde, eğitime erişimde ve engellilik alanındaki sorunların çözümünde teknolojinin gücünden faydalanmalıyız. Ülkemizde, bu alanda geliştirilmiş iyi örneklerimiz var. Türkiye İşitme Engelliler Derneği, geliştirdiği yazılım aracılığıyla Türkçe ve işaret dili ile hazırladıkları hikâye kitaplarını işitme engelli ve sağır çocukların kullanımına sunarak hem dil gelişimlerini hem de eğitime erişimlerini sağlıyor. Görme engelli bireylerin sosyal hayata eşit katılımını sağlayan akıllı bir baston olarak öne çıkan WeWalk da sosyal girişimcilik alanında dünya çapında iyi bir örnek olarak adından söz ettiriyor. E-Bursum platformu, geleneksel bir hayırseverlik yöntemi olan bursları dijitalleştirerek gençlerin eğitime ve istihdama erişimini kolaylaştırıyor. Cep telefonlarına yüklenen uygulamalar sayesinde şiddet gören kadınların acil yardım hatlarına ulaşması sağlanıyor.”
Güler Sabancı, “Her birimiz, kendi gücümüz yettiği kadar çözümün bir parçası olmak için harekete geçmeliyiz. Unutmamalıyız ki, kendi gücümüzün yettiği ölçüde eşitsizliklerle mücadele için çalışmak ve ihtiyacı olana destek olmak hepimize iyi gelecek.” değerlendirmesinde bulundu.