Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Tıp Fakültesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Hatice Aksu, Otizm Spektrum Bozukluğunu (OSB) yaşamın ilk yıllarında ortaya çıkan karmaşık bir nöro-gelişimsel bozukluk olarak tanımlayarak otizm hakkında bilgi verdi.
Otizm özelliklerini gösteren çocukların karşılıklı sosyal ilişki ve iletişim kurmada sorun yaşadıklarını belirten Doç. Dr. Hatice Aksu, "Dil gelişiminde gecikme veya normalden sapmalar gösterirler ve çevrelerinin çok farkında değilmiş gibi kendi dünyalarında yaşarlar" dedi. Otizmin nedeninin henüz tam olarak bilinmediğini, karmaşık genetik faktörler ve çevresel faktörlerin rol oynadığını belirten Doç. Dr. Aksu, "Nöranatomik araştırmalar beyindeki değişimin, farklılaşmanın yaşamın ilk 3 yılında gerçekleştiğini bildirmektedir. İlerleyen yıllarda otizmi olan çocukların bir kısmında tedavilerin olumlu sonuçlar yaratacağı öngörülmektedir" diye konuştu.
Otizmin görülme sıklığının günümüzde çok büyük bir hızla arttığını bundan dolayı ülkemizde ve tüm dünyada "2 Nisan Otizm Farkındalık Günü" olarak kabul edildiğini ve çeşitli etkinlikler düzenlendiğini belirten Aksu, "1985 yılında her 2 bin 500 çocuktan birine konan otizm tanısı, 2000'li yılların başında 150, 2013 yılında ise 88 çocuktan birinde görülürken, günümüzde doğan her 68 çocuktan biri otizm riski ile dünyaya geliyor. Dünyada her 20 dakikada bir çocuğa otizm tanısı konuluyor. Otizmin erkek çocuklardaki yaygınlığı, kızlardan dört kat fazladır. Aynı zamanda halk sağlığı sorunu haline gelmiş olan Otizm Spektrum bozukluğu erken tanısı için Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalımız bünyesinde Nisan 2019 yılından itibaren "ADÜ Otizm Erken Tanı Merkezi" faaliyet göstermektedir" dedi.
Otizm spektrum bozukluğunda iki temel alanda güçlükler yaşandığını belirten Aksu, bunlardan birinin sosyal etkileşim ve iletişim becerilerinde gerilikler yaşanması olduğunu aktardı ve insanlara ya da akranlarına ilgi göstermeme ya da az ilgi gösterme, kendi halinde olma, seslenince bakmama, parmak ucunda yürüme, yaşına uygun konuşmanın başlamasında gecikme ya da başlayan konuşmada durma, gerileme, konuşsa bile konuşmayı sosyal etkileşimde kullanmaması, söyleneni tekrarlaması, zamirleri ters kullanmasının (ben yerine o) önemli belirtiler olduğunu vurguladı.
Tekrarlayıcı ve sınırlı ilgi alanı davranış ve etkinliklerinde temel güçlüklerden bir diğeri olduğunu belirten Aksu, basmakalıp ve tekrarlayıcı hareketler (kendi etrafında dönme, sallanma, kanat çırpma), rutinlerine aşırı bağlılık, değişikliklere tepki gösterme, bazı ses, koku ve tatlara aşırı hassasiyet gösterme durumlarına dikkat çekti. Doç. Dr. Hatice Aksu, otizmi olan çocukların uygun yüz ifadesi, jest mimik kullanımı, göz göze gelme, göz teması kurma, akranlarıyla yaşına uygun ilişkiler, diğer insanlarla paylaşma, duyguların kullanımı, dil gelişimi, oyun kurma, ortak oyun oynama konularından akranlarından farklılık gösterebileceklerini ifade etti.
Otizmi tanırken, ayırt ederken, normal gelişmenin ne anlama geldiğini bilinmesinin oldukça önemli olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Hatice Aksu, "Çocuğunuzda; duyma özellikle adına bakma, göz teması, ortak karşılıklı etkileşim, baş-baş yapma müzik, tv, reklam müziklerine aşırı düşkünlük, ilgisini çeken bir nesneyi size göstermeme, oyunları yalnız oynama, ana-babayı karşılama, ilgi çekmek için şirinlik maskaralık yapma, akım veren kişiyi araması, basit emirleri yerine getirme alanlarında akranlarından bir farklılık gözleniyorsa bir Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Kliniğine başvurup danışmada yarar vardır" ifadelerini kullandı.
Otizm tedavisinde en önemli ve ilk basamağın "erken teşhis" olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Hatice Aksu, "Kesin bir tedavisi olmadığı için klinisyenler bireyin işlev düzeyi ve problem alanlarına uygun müdahale ve ilaç tedavi programı düzenleyip çocuğun ve ailenin baş etmelerine katkıda bulunurlar. Çok erken yaşta başlanan iyi yapılandırılmış eğitsel programlarla sosyal becerileri dil ve iletişim becerileri artırılarak istenmeyen davranışlarda azalma sağlanmasında oldukça başarılıdır" sözleriyle tedavi süreci hakkında bilgi verdi.
Otizmin, henüz etiyolojisi tam olarak belli olmayan ve kesin çözüm veren tedavisi olmayan yaşam boyu devam eden bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Hatice Aksu, "OSB süreğen bir bozukluktur. Uzun süreli takip çalışmalarında OSB bireylerin 2/3'ü kendilerine bakamaz ancak 1/3'ü bağımsız hayat sürdürebilir. En iyi sonucu Otizmin tanısının 3 yaşından önce konması ve tedaviye başlanması erken teşhis ve erken eğitim programları ile sağlanabilmektedir" dedi.