Niğde'de korona virüse yakalanıp 18 gün yoğun bakımda geçen tedavi sürecinin ardından görevine dönen 27 yıllık Aile Hekimi 53 yaşındaki Ramazan Koçyiğit, zorlu geçen hastalık ve tedavi sürecinde yaşadıklarını anlattı. Sağlığına kavuştuktan sonra hayata bakış açısının değiştiğini ifade eden Koçyiğit, "Artık hayata eskisi gibi eleştirel bazda bakmıyorum, her şeye olumlu bakıyorum" dedi.
Niğde Merkez Hidayet Okay Sağlık Ocağında Aile Hekimi olarak görev yapan Koçyiğit, "27 yıllık pratisyen hekimlik görevim var. Covid-19'a 30 Kasım tarihinde yakalandım. 30 Kasım'da yapılan testimde pozitif çıktı. Yaklaşık bundan 3-4 gün önce hafif bir kırgınlık, halsizlik, keyifsizlik şikayetlerim vardı. Bundan bir gün sonra, şiddetli bir baş ağrısı, bel ağrısı ve boğaz ağrısı başladı.Covid-19'a yakalandığımdan şüphe ettim ama evde istirahat ederek atlatabileceğimi düşünüyordum. Çocuklardan, ailemden ve diğer toplumdan uzak durmaya çalıştım. Kendimi izole ettim. İki günden sonra test yaptırdım pozitif çıktı. Bu noktada hastanede tahlillerim yapıldı, akciğer tomografisi çekildi. akciğer bulgularının iyi olduğu, tahlillerin iyi olduğu, evde atlatabileceğim söylendi. Sağlık Bakanlığının verdiği ilaçlardan başladım, 2 gün evde hem istirahat ettim hem izolasyonda kaldım, ilaçlarımı da kullandım. Ama ikinci günün sonunda çokta iyi olmadığım için tekrar hastaneye gittim. Tekrar yapılan tahlillerde, tahlil sonuçlarında enfeksiyon arttı. Radyolojik bulgularda ilerleme olduğu söylendi, hastaneye yatış verildi. İki gün serviste akciğerden inhale edilen ilaçlarla tasfiye edildim. Oksijen tedavisi aldım. ama burada çok yoğun bir oksijen ihtiyacım vardı. Aldığım nefes kendime yetmiyordu. sürekli nefes almakla meşguldüm. Tabii ki moralim bozuluyordu. Çok hasta olduğunuzu düşünmeseniz de, yenebileceğinizi düşünseniz de, kısmen dönem dönem moralinizin bozulduğu, olumsuz şeyleri düşündüğünüz oluyordu" dedi.
Yoğun bakım sürecinde 4 gün uyutularak entübe edildim
Yoğun bakım sürecinde 4 gün uyutularak entübe edildiğini anlatan Koçyiğit, "Durumum daha iyi olmadığı için, oksijen popülasyonum düştüğü için beni yoğun bakıma aldılar. Yoğun bakım sürecinde 4 gün uyutularak entübe edilmişim. Yoğun bakımı çok hatırlamamakla birlikte, bana anlatılanlarla birlikte, 4 gün entübe edilmişim. Kan değerlerimdeki taze bulgularda bir artış olmuş. Yani bağışıklık sistemimizi baskılayıcı ilaçlar kullanmışım. Buradan da bir hafta kadar benim kan değerlerimde, akciğer radyolojik bulgularımda çok anlamlı düzelmeler olmamış. Dolayısıyla da dışarıda bekleyen ailem, çocuklarım, annem, abim çok büyük tedirginlikler yaşamışlar. Ben olayı hatırlayamasam bile sevdiğimiz insanlar bizim hakkımızda bizden dolayı endişelenmişler. Yoğun bakım döneminden sonrada, normal servis dönemini hatırlayabiliyorum ama gene oksijene ihtiyacım fazlaydı, oksijen tedavisi alıyordum ilaçlarımı da kullanıyordum. Çok yoğun bir dönemden geçmişim, benim hatırlamadığım dönemde yakınlarım çok fazla üzüntülü anlar yaşamışlar" ifadelerini kullandı.
"Ölüm çizgisine varıp tekrar dönmüşüm"
"Deyim yerindeyse ölüm çizgisine varıp tekrar dönmüşüm" diyen Koçyiğit, "Bu dönemden sonrada tabii ki moralimizi bozmamak gerekiyor. Hastaneye yattığımda çok olumsuz şeyler düşünmemiştim. Ben bu hastalığı atlatabilirim diye kendime inanıyordum ama dönem dönem de olsa "acaba ben sakat kalır mıyım, acaba bu işin sonucunda tedavi olamaz mıyım" gibi düşüncelerim de olmadı değil. Yoğun bakımdan çıktığımda yarım dakika kadar ayakta kalamıyordum. O kadar halsizdim. Yorgunluk vardı. Taburcu olduktan sonra, her gün biraz egzersiz yaparak, solunum egzersizleri yaparak, yavaş yavaş yürümeye, yavaş yavaş günlük hayata alışmaya başladım. Şimdi fizik tedavi görüyoruz. Fizik tedavinin de oldukça olumlu sonuçlarını aldık" şeklinde konuştu.
Sağlığını kavuştuktan sonra hayata bakış açısının da değiştiğini dile getiren Koçyiğit, "Yoğun bakım sürecinden sonra hayata bakış açınız değişiyor. Artık hayata eskisi gibi eleştirel bazda bakmıyorum, her şeye olumlu bakıyorum, her şeye "olur" diyorum. Bu dünya bugün var, yarın yok. Aldığımız bir nefes, insanları kırmaya, tartışmaya, insanlarla, günlük işlerle hiç meşgul olmamaya çalışıyorum. Gerçekten de iç dünyamda günlük işlerin hiçbir değeri yok. Önemli olan insanlık, insan olabilmek, insan kalabilmek diye düşünüyorum. ve şunu da söylemek istiyorum. Bu hastalığa yakalanmamak elinizde. Bizim elimizde olan maske mesafe, hijyen kurallarına uyduğumuzda yakalanmayacağınızı, bu hastalığın bize gelmeyeceğine inanıyorum. Bu arada, beslenme, hareketli yaşam önemli birde aşılarımızı mutlaka hiçbir şüphe altında kalmadan yapılalım. Hem kendimizi hem sevdiklerimizi hem de toplumumuzu korumuş olalım" dedi.