Üroloji Uzmanı Opr. Dr. Ahmet Gençbay, obezite ve yanlış beslenmenin böbrek taşı oluşumunu artırdığını söyledi.
Böbrek ve üriner sistem taş hastalığı tüm dünyada toplum sağlığını tehdit ediyor. Toplumda her on kişiden birinde ömrünün herhangi bir aşamasında taş oluşur ancak özellikle beslenme, yaşam tarzı ve çevresel etkenlerdeki bozulmalar hastalığın daha sık karşımıza çıkmasına sebep oluyor.
Medicana Samsun Hastanesi Üroloji Bölümünden Opr. Dr. Ahmet Gençbay böbrek taşları ve tedavisi konusunda bilgi verdi. Gençbay, “Erkeklerde kadınlara göre 2-3 kat daha fazla görüldüğü bilinen taş hastalığının artık kadınlarda görülme sıklığının dünya çapında artış gösterdiği son yapılan incelemelerde ortaya çıkmıştır. Bunun nedenlerini de küresel ısınma, artan stresli yaşam şartları ve beslenme alışkanlıklarındaki değişimde görmekteyiz. Fast-food tarzı beslenme, meşrubatlar, genetiği değiştirilmiş ürünler, yetersiz ve sağlıksız beslenme, hareketsizlik ve az su tüketimi, sonuçta obezitenin artmasına neden olmakta, idrardaki dengeyi taş oluşumu lehine bozmaktadır. Tedavi edilmesi ihmal edilen veya sık tekrarlayan taş hastalığı böbrek fonksiyonlarında kalıcı bozulmaya ve böbrek yetmezliğine neden olabilir. Bir kez taş düşüren hastaların yüzde 50’si 5 yıl içinde tekrar taş düşürmektedir. Bu nedenle taş hastalığı hakkında bilinçli olmalı ve taş oluşumunu önlemeye veya en azından azaltmaya yönelik önlemler alınmalıdır. Taşların oluşmasını önlemede en önemli faktör, alınan sıvı miktarıdır. Taş oluşturmaya yatkın kişiler, günde en az 2-2,5 litre idrar çıkaracak kadar su içmezse, yoğun idrarda taş oluşturan maddelerin çökmesi ile yeni taşlar oluşacaktır. Protein ve karbonhidrattan zengin, lifli gıdalardan fakir diyet taş hastalığı riskini arttırmaktadır” dedi.
Artışın en büyük nedeni obezite ve yanlış beslenme
Taş hastalığında artışın en büyük nedeninin obezite ve yanlış beslenme olduğunu belirten Gençbay,
“Son 30 yılda tüm dünyada iki kat artan taş hastalığının görülme sıklığı, özellikle ergenlik dönemindeki çocuklar ve kadınlarda belirgin bir artış göstermektedir. Bu durumun başlıca nedenlerini ise hızla yaygınlaşan obezite, karbonhidrat ve tuzdan zengin beslenme alışkanlığı ile hareketsiz yaşam tarzı oluşturmaktadır. Sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam tarzına bağlı olarak oluşan insülin direnci, kadınlık hormonu olan östrojenin koruyucu etkisini ortadan kaldırarak, kadınlarda taş oluşumuna yatkınlığa neden olmaktadır. 1950’li yıllarda erkeklerde taş hastalığı kadınlardan 7 kat daha fazla görülürken, günümüzde bu oranın 1,5 kata kadar düştüğü tespit edilmektedir” diye konuştu.
Taş hastalığı olan kişilerde beslenme
Taş hastalığı olan kişilere beslenme önerilerinde bulunan Dr. Ahmet Gençbay, “İdrar asit-baz dengesini bozan gazlı-gazsız içeceklerden uzak durulmalıdır. Kalsiyum kaynağı olan süt ve yoğurt, peynir gibi süt ürünlerinin makul ölçülerde tüketilmesi gerekir. Hiç tüketilmemesi de taş oluşum riskini artırmaktadır. Yüksek oksalat içeren sebze, pancar, soya, siyah çay, çikolata, kakao, kuru incir, karabiber, fındık, ıspanak, çilek, böğürtlen gibi besinleri de aşırı değil makul düzeyde tüketmek ve tercihen kalsiyumdan zengin besinlerle beraber tüketmeniz gerekir. Bu şekilde fazla oksalat kalsiyum ile birleşerek kana geçmeden bağırsaklardan atılmaktadır. Tuz kullanımı ve ürik asit zengini hayvansal proteinler (kırmızı et, sakatat ve kabuklu deniz ürünleri) azaltılmalı, baklagiller gibi hayvansal olmayan protein kaynakları tercih edilmelidir. Sitrat, idrarda taş oluşumunu önleyen en önemli koruyucu maddelerdendir. İdrardaki sitrat düzeyi artırıldığında taş oluşumunun azaldığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle sitrat kaynağı olan limon ve turunçgiller, domates sıklıkla tüketilmelidir. En basit ve pratik uygulama, günlük içilecek suyun içine limon sıkılmasıdır. Ev yapımı limonata da tavsiyemdir” şeklinde konuştu.
Özel diyet önerilerine uyulmalı
Dr. Gençbay şöyle devam etti: “Vücut kitle indeksini korumalıyız, yani obeziteden kaçınmalıyız. Günlük yaşantımıza uyarlanacak düzenli fiziksel aktivitenin, özellikle yüzme ve yürümenin metabolizmayı hızlandırarak taş oluşumunu azaltmada oldukça önemli olduğunu bir yere not edelim.
Kilo vermek için önerilen bazı diyetler hayvansal proteinden zengin, karbonhidrattan düşük diyetler olmaktadır. Bu içerikteki diyetler uygulanırsa idrarda kalsiyum, oksalat ve ürik asit düzeyi yükselir ve sitrat azalır, bu durum taş oluşumunu kolaylaştırır. Taş hastalığı sık tekrarlayan hastalarda metabolik analiz yapılması ve özel diyet önerilerinin hazırlanması gerekmektedir.”
Güncel tedaviler hasta konforunu arttırıyor
Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte böbrek taşlarının tedavisinde birçok alternatif tedavinin hastaların hizmetine sunulduğunu belirten Medicana Samsun Hastanesi Üroloji Bölümünden Opr. Dr. Ahmet Gençbay, “Böbrek taşlarının tedavisinde asıl amaç böbreğe en az zarar vererek maksimum taşsızlık sağlamaktır. Geçmişte açık cerrahi ile tedavi edilen böbrek taşları son yıllarda gelişen teknoloji paralel olarak perkütan nefrolitotomi (PCNL), retrograd intrarenal cerrahi (RIRS) ya da vücut dışından şok dalgaları ile taş kırma (ESWL) tedavisi gibi birçok alternatif metotla tedavi edilmektedir. Gerek endoskopi teknolojisindeki ilerlemeler, gerekse lazer teknolojisindeki gelişmeler sonucu yeni nesil fleksibl üreteroskopların klinik kullanıma girmesi ile böbrek taşlarının tedavisinde retrograd intrarenal cerrahi (RIRS) önemli bir alternatif haline gelmiştir. Günümüzde açık cerrahiye, perkütan nefrolitotomiye (PCNL) gereksinim duyulmadan retrograd ıntrarenal cerrahi (RIRS) ile başarılı bir şekilde tedavi edilmektedir” açıklamasında bulundu.
"Taşları kum taneciklerine dönüştürüyoruz"
"Hastaların doğal anatomik boşluklarını kullanarak herhangi bir kesme veya delme işlemi yapmadan böbreğe ulaşıp, taşları lazer enerjisiyle kırıyoruz" diyen Gençbay açıklamasını şöyle tamamladı: "Taşları kum taneciklerine dönüştürüyoruz. Kendiliğinden rahatça düşebilecek 3 milim ve altındaki büyüklüklere kadar parçalıyoruz. Bazı hastalara ameliyatın durumuna ve taşın büyüklüğüne bağlı olarak stent konulabilir. Ki bu stent sayesinde hastalar taşlarını rahatlıkla dökebiliyor. Ertesi gün hasta taburcu olup normal hayatına dönüyor. Ameliyattan sonraki dönemde ağrı oldukça az oluyor. Retrograd intrarenal cerrahinin (RIRS ) düşük komplikasyon ve yüksek başarı oranları ürolojide kullanımını hızlı bir şekilde artırmıştır. Bu tekniğin önemli bir avantajı da, böbreğinde doğuştan anomali ( rotasyon anomalisi, at nalı böbrek, kalisiel divertikül vb. ) olanlarda, obezlerde(şişmanlarda), çocuklarda, her iki böbreğinde taş olanlarda ve kanama bozukluğu olan hastalara da uygulanabilmesidir.”