ESOGÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Karabacak depreme karşı alınan önlemlerin yetersiz olduğunu belirtti

ESOGÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Karabacak depreme karşı alınan önlemlerin yetersiz olduğunu belirtti

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Karabacak, afet sonrası acil durum yönetimi konularında kayda değer gelişmeler sağlandığını, ancak bu önlemlerin yetersiz olduğunu belirtti.

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Volkan Karabacak, afet sonrası acil durum yönetimi konularında kayda değer gelişmeler sağlandığını, ancak bu önlemlerin yetersiz olduğunu belirtti.

Van Erciş depreminin yıl dönümü haftasında deprem hazırlıkları ile ilgili bir açıklama yapan Karabacak, ülkemizin çok büyük bir kısmının deprem riski altında olduğunu hatırlattı. Prof. Dr. Volkan Karabacak, "Topraklarımızın önemli bir kısmının birinci ve ikinci derece deprem bölgesinde bulunduğu, nüfusu bir milyonun üzerindeki büyük kentlerimiz başta olmak üzere, ülke nüfusunun yüzde 70’inin büyük bir deprem riski altında olduğu bilinmektedir. Sadece depremler nedeniyle, son yüz yıl içerisinde on binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmiştir. Asırlardır deprem etkisine uğramış, buna rağmen deprem gerçeğini dikkate almadan büyümüş şehirlerimiz yakın bir gelecekte yine depremlerden zarar görecektir. Dolayısıyla, deprem ve afet gerçeği artık hepimizin tereddütsüz olarak önemsediği ve bu konuda ortak eylem dahilinde çalışmalar yapılması gereken en önemli konulardan birisidir” dedi.

Deprem gerçeği unutulmamalı

Deprem algısı konusunda 1999 Marmara depreminin bir milat kabul edildiğini söyleyen Prof. Dr. Karabacak afet sonrası acil durum yönetimi konularında kayda değer gelişmeler sağlandığını ancak bu önlemlerin yetersiz olduğunu belirterek şöyle devam etti:

“Zarar azaltma-risk yönetimine ilişkin kat edilmesi gereken önemli aşamalar bulunmaktadır. İşte bu noktada, kamuoyunun dikkatini ülkemiz deprem gerçekliğine çekmek, depreme ve zararlarının azaltılmasında farkındalık oluşturmak, yapılması gerekenleri ve eksikleri sorgulamak daha bir önem ve gereklilik taşımaktadır. Deprem yerkürenin canlılığının bir belirtecidir. Üzerindeki yaşam ve doğal zenginliklerin bir yansımasıdır. Doğal olan depremdir, doğal olmayan ise afettir. Depremleri önlemek mümkün değildir, ancak zararlarını ortadan kaldırmak veya azaltmak mümkündür ve bizim elimizdedir. Günümüz bilgi düzeyi depremlerin olacağı yerleri ve oluşturabilecekleri etkiyi büyük bir doğrulukla tayin etmeye imkân tanımaktadır. Ülkemizde depremlere kaynaklık eden faylar (yerkabuğu kırıkları) son yıllarda iyi şekilde haritalanmış ve tanımlanmıştır. Bu kırıkların karakteristik özelliklerini tanımlamaya yönelik çalışmalar uzmanları tarafından yoğun çabalar ile devam ettirilmektedir. Tüm çalışmalarda ülkemizin yetkin kurum ve kuruluşları (MTA, AFAD, TÜBİTAK ve üniversiteler) pay sahibidir. Üretilen hacimli veri ise deprem zararlarının azaltılması anlamında (imara ve yeni yerleşim planlamalarına aktarılması konusunda) yerel yönetimler tarafından kullanılabilir durumdadır. Bununla birlikte, verilerin yerel yönetimler tarafından kullanımını denetlemek önemlidir. Dünyadaki benzer uygulamalarda olduğu gibi, bilimsel bilginin teknik uygulamalara aktarım aşaması, düzenlenecek yasalar ve oluşturulacak bilim kurulları (uzman bilim adamları ve yetkin mühendislerden oluşan) tarafından denetlenmelidir. Böylece, bilimin ışığında gerçekleştirilecek akıl ve teknik uygulamaları, afete dönüşmeden bu doğa olayı ile birlikte yaşamayı bize öğretecektir.”

HABERE YORUM KAT

UYARI: Sizlerin seslerinizi duyurabilmek için yorum yapmayı ihmal etmeyin. Dikkat çeken yorumları sizlerin sesinizi duyurmak için haberleştiriyoruz. Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.