İlaçların Olumsuz Etkileri Deney Hayvanlar Üzerinde Araştırılıyor
Malatya İnönü Üniversitesi, özellikle kanser tedavisinde sıkça kullanılan bir ilacın, hastalar üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek için deney hayvanları...
Malatya İnönü Üniversitesi, özellikle kanser tedavisinde sıkça kullanılan bir ilacın, hastalar üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek için deney hayvanları üzerinde çalışmalar yapıyor.
İnönü Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Özmen, Deney Hayvanları Birimi'nin kuruluşu, üniversiteye katkısı ve birimin faaliyetleri konusunda İnüHaber'e konuştu.
Prof. Dr. Özmen, deney hayvanları çalışmaları hakkında bilgi verdi. Prof. Dr. Murat Özmen, Türkiye'de aynı anda iki tür sucul omurgalı deney hayvanını barındıran tek birim olma özelliğini taşıyan Sucul Omurgalı Deney Hayvanları Birimi'nin başkanlığını da üstleniyor. Prof. Dr. Özmen, çalışmalarını farklı deney hayvanları üzerinde yürütüyor. Deneylerde alışık olunan fare, sıçan gibi hayvanlar değil, Xenopus Laevis (Pençeli Afrika Kurbağası), Zebra Balığı gibi hayvanlar yer alıyor.
Kanser ilaçları için deney hayvanları üzerinde çalışma yapılıyor
Kanser ilaçlarının olumsuz etkisini azaltmak için deney hayvanları üzerinde çalışma yaptıklarına dikkat çeken Özmen, "Nanomateryalin, özellikle kanser tedavisinde sıkça kullanılan bir ilacın, hastalar üzerindeki olumsuz etkilerini gidermek üzerine çalışmalarımız var. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakiltesi Tıbbi Biyoloji Genetik Anabilim Dalı hocaları ile, onların sentezledikleri özel kimyasal ajanlarla, sinir hastalıklarında verilen ilaçları, Zebra Balığı üzerinde test etmeye yönelik çalışmalar yürütüyoruz. Yine nanomateryallerin kurbağalarda cilt gelişimi ile ilgili riskleri değerlendirmek üzere, lisansüstü öğrencilerimizin çalışmaları mevcut. Projelerimiz bu şekilde devam ediyor" şeklinde konuştu.
"Neden alışık olunan fare, sıçan gibi hayvanlar değil de sucul omurgalılar?" sorusuna karşılık Özmen, "Pençeli Afrika Kurbağası ve Zebra Balığı model organizmalar. Çünkü fare, sıçan, tavşan gibi deney hayvanlarının, hem yaşatılması hem de masraflar açısından büyük güç gerektiriyor. Balık ve kurbağaların daha kolay yaşatılıyor olmaları ve kolayca temin edilebilmeleri bu konuda daha avantajlı oluyor. Laboratuvardaki deney hayvanları, embriyonal gelişim açısından omurgalı ve diğer türlere benzerlik gösterdikleri için, bunlar alternatif hayvanlar olarak kabul ediliyorlar" diye konuştu. Özellikle Nanoteknoloji alanı üzerine yaptıkları çalışmalar hakkında da bilgi aktaran Özmen, "Nanoteknolojiye, Zebra Balığı laboratuvarının kuruluşu zamanında başladık. 2000'li yılların ortalarından itibaren nanoteknoloji, nanomateryal gibi disiplinlerin önemi anlaşıldıktan sonra, bunun yanında çevresel riskler de ortaya çıkmış oldu. Biz bu riskleri analiz ederek çalışmalarımıza yön verdik. TÜBİTAK'tan aldığımız ve Amerika Ulusal Bilimler Akademisi (NAS) adlı kuruluşta ABD'deki ortağımızın çalışmalarımızı desteklemesiyle ikili işbirliği içine girdik. Ortaklarımızdan biri Akdeniz Üniversitesi'nde çalışıyor. Onların sentezlediği nano malzemeleri, çevresel riskleri ortaya koymak adına kullanıyoruz. Aynı zamanda kullanım alanlarından biri olan çevresel kirleticileri ortadan kaldırabilir miyiz gibi çalışmalar yürütüyoruz" ifadelerini kullandı.
Özmen, Çevre Toksikolojisi Laboratuvarı konusunda da, "Türkiye'de alanında en iyi laboratuvarlardan biriyiz. Çünkü 30 yıllık bir geçmişi var. Bu süreç içerisinde hem bilimsel teknolojik araştırma merkezinde hem de Fen Edebiyat Fakültesi bünyesinde bulunan laboratuvarlarımız ile altyapımız oldukça güçlü" diye konuştu.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.