Prof. Dr. Özdemir “dünyanın Sorunu Haline Geldi”
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Özdemir "Rahim duvarına yapışan plasenta nedeniyle sezeryan sırasında büyük oranda rahim alınmayabilir" dedi.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İsmail Özdemir, "Plasentanın, yani bebeğin eşinin tıpkı bir kanser gibi rahim duvarına yapışması tüm dünyanın sorunu haline gelmiştir. Bu durumun en sık nedeni sezaryen ameliyatıdır. Sezaryen sayısı ya da rahim içine müdahaleler ne kadar artarsa, plasentanın rahim duvarına yapışma riski de o denli artmaktadır" dedi.
"Daha sonraki gebeliklerde bebeğin eşi (plasenta) tesadüfen sezaryen dikişinin olduğu yere yapışırsa, tıpkı kanser gibi rahmin aşağı bölgesine ve başta mesane olmak üzere komşu organlara kadar yayılabiliyor" diyen Prof. Dr. İsmail Özdemir, şunları vurguladı:
"Daha önceden ultrason muayenesi sırasında teşhisi konmamış ve sezaryen ameliyatı sırasında tesadüfen bebeğin eşinin rahim duvarına yapıştığı (plasenta perkreta) görülürse, plasentayı çıkarmaya çalışmak, ölümcül rahim kanamasına davetiye çıkarabilir. O nedenle plasenta yapışması tüm dünyada kadın doğum hekimlerinin kabusu haline gelmiştir. Kan bankası, yoğun bakım ve deneyimli kişi ya da kişilerin olmaması durumunda, rahim duvarına ve hayati organlara kanser gibi istila etmiş bebeğin eşini çıkarmaya çalışmak, tam bir felaket ile sonuçlanabilir."
Özdemir şöyle devam etti:
"İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi kadın doğum kliniğimizde son 5 yılda 500'ün üzerinde bu tür ameliyatlardan yaptık. Dolayısıyla deneyimi iyi olan bir kliniğiz. Bu hastalar oldukça kanamalı vakalardır. Ancak ameliyatı mümkün olduğunca kanatmadan yapma hususunda deneyimlerimizi geliştirdik. Son 4 yıldır neredeyse komplikasyonumuz yok. Kan transfüzyonuna nadiren ihtiyaç duyuyoruz. Bütün bu deneyimlerimize rağmen, her vakayı ilk günkü gibi ciddiye alıyoruz, zira bu vakalarda nerede ne olacağı hiç belli olmuyor. Bu vakaların hafife alınır tarafı yoktur. Bu tür gebelerin sezaryen ameliyatı sırasında bebek çıkarıldıktan sonra rahimleri tüm dünyada genellikle alınmaktadır. Özellikle genç yaştaki hastalar rahimlerini kaybedebiliyorlar. Genç yaşlarda bu durum onlar için çok yıkıcı olmaktadır. Kliniğimizin bir başka başarısı ise rahim koruyucu ameliyatlar yapıyor olmamızdır. Yani rahmi yerinde bırakarak bu ameliyatları yapıyoruz. Plasentanın rahim duvarına yapışık olan rahim parçasını çıkardıktan sonra, kalan kısmı eski haline getirmek için rahmi özenle dikiyoruz. Bu ameliyatlardan sonra bazı hastalarımız tekrar gebelik isteyebiliyorlar. Tekrar bebek sahibi olmak isteyen uygun olan hastalarımıza danışmanlık da veriyoruz. Rahmim alınmasın diye bize İstanbul dışından gelen hastalarımız oluyor. Onların mutluluğunu görmeye değer. Edindiğimiz tecrübeler bize, bu rahimlerin yüzde 90'ının alınmayabileceğini gösteriyor."
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.